GİRNE TUR PROGRAMI
(St. Hillarion Kalesi, Bellapais Manastırı, Girne Kalesi, Batık Gemi Müzesi, Yavuz Çıkarma Plajı, Karaoğlanoğlu Şehitliği, Girne Limanı.)
|
|
GİRNE LİMANI
|
Fenikelilere kadar uzanan geçmişi ile insanlık tarihinin ciddi bir bölümüne tanıklık etmiş olan bu limana, güneş batmak üzereyken bir tekneyle girmenin tadı benzersizdir.
At nalı şeklindeki limanın hemen yanında bulunan Girne Kalesi ise (Bizans Kalesi) tarihin değişik dönemlerinden izler taşıyor. |
|
|
ST. HILARION KALESİ
Buffavento ve Kantara kaleleri gibi adanın Arap saldırılarına karşı korunması için yapılan kalelerden biridir. Kalenin adı Hilarion adlı bir azizden gelmektedir. Buraya 10.yy’da bir manastır ve kilise de inşa ettirilmiştir. Kalenin adına ilk kez 1191’li yıllardaki kayıtlarda rastlanmaktadır. Bir dönem canlı ve stratejik bir önemi olmasına rağmen, daha sonraları Lüzinyan soylularının yazlık ve dinlenme yeri işlevini görmüştür. Özellikle ateşli silahların icadı ve kıyı şeritlerinin savunmasının önem kazanması ile birlikte, Kantara ve Buffavento kaleleri gibi önemini ve işlevini yitirmiştir. Kalede üç ayrı bölüm bulunmaktadır. Ana girişi koruyan savunma yeri Bizanslılar tarafından 11.yy’da güçlendirilmiştir. Aşağı bölüm atlar ve askerler için kullanılmaktaydı. Daha üstteki bölümde, kral sarayı, mutfak, kilise yer almaktadır. Bu bölümde su deposu da bulunmaktadır. Yukarı Kalenin girişinde bir Lüzinyan Kapısı vardır. İki zirvenin ortasında avlu bulunmaktadır. Soylular doğu bölümünde ikamet ederler, mutfak ve diğer gündelik odalar ise batı bölümünde yer alırdı. Kraliyet konutunun ikinci katında bulunan Kraliçe Penceresi’nden (gotik tarzda oyulmuş bir pencere) çevrenin panoraması doyumsuzdur. Zirvede ise Prens John Kulesi bulunmaktadır. |
|
BELLAPAIS MANASTIRI
|
|
Gotik sanatın eşsiz örneklerinden biri olan manastır, Beşparmak Dağları’nın eteklerinde kurulmuştur. Fransızca "Abbaye de la Paix" yani "Barış Manastırı" sözcüklerinden bugünkü adi doğmuştur. Manastırın ilk sakinleri 1187 yılında Kudüs’ten göç eden Augustinian mezhebi rahipleridir. İlk manastır binasının yapımı 1198 - 1205 yılları arasındadır. Bugün görünen yapının büyük bir kısmı Fransa Kralı III. Hugh tarafından (1267 - 1284) inşa ettirilmiştir. Avlunun etrafını çeviren revaklar ve yemekhane ise Kral IV. Hugh döneminde (1324- 1359) yapılmıştır. Kıbrıs, Osmanlılar tarafından alındıktan sonra manastır, Yunan Ortodoks Kilisesi’ne verilmiştir. Avlunun yanındaki kilise manastırın en iyi durumdaki kısmıdır. Ön yüzdeki İtalyan freskleri 15. yy’da yapılmışlardır. Avludaki iki mermer lahit bir dönemler rahipler tarafından lavabo gibi kullanılmıştır. Lahitlerin arkasındaki kapıda, Kudüs, Lüzinyan ve Kıbrıs krallıklarının armaları asılıdır. Manastırın yemekhanesi de Gotik sanatın eşsiz örneklerindendir. Orta avlunun doğusunda rahiplerin iş odaları ve meclis odaları yer almaktadır. Meclis odasının ortasındaki sütunun ise erken dönem Bizans kilisesine ait olduğu düşünülmektedir. Rahiplerin yatakhaneleri ile hazine odası üst katta yer almaktadır.
|
|
|
|
|
GİRNE KALESİ
|
Kale 7.yy’da, Arap akınlarına karşı kentin korunması için yapılmıştır. Lüzinyanlar döneminde, Kantara Kalesi gibi önemli bir yer olmuştur. Bu dönemde kale bazı yapısal değişikliklere de uğramıştır. Bu restorasyon çalışmalar 1373 yılındaki Cenevizliler kuşatması ile ara bulmuş, daha sonra yeniden devam etmiştir. Kale yapılırken o dönemin savunma taktikleri zırhlı şövalye ve okçulara göre düşünüldüğünden, 1489’dan sonra kaleyi kontrole alan Venedikliler, Osmanlı topçu saldırılarını göz önüne alarak yeniden inşaya girişmişlerdir. Kuzeybatı ve güneydoğu kulelerini ekleyerek, önlemler almaya çalışmalarına rağmen, Lefkoşa’daki Osmanlı zaferinden sonra kaleyi direniş göstermeden 1570 yılında Osmanlılar’a teslim etmişlerdir. Kaleye giriş bir hendek üzerinden olmaktadır. 1400’lü yıllara kadar bu hendek içi su dolu olarak kullanılmıştır. İç kapının tonozunda bulunan üç aslanlı Lüzinyan amblemi başka bir yapıdan buraya getirilmiştir. Kalenin içinde 1100’lü yıllarda yapıldığı sanılan bir Bizans Kilisesi (St. George Kilisesi) yer almaktadır. 1570 yılında Kıbrıs’ın Osmanlılar tarafından fethi sırasında şehit düşen Osmanlı Amirali Cezayirli Sadık Paşa’nın lahiti de kalede bulunmaktadır. Kalenin diğer bölümlerini Kuzeybatı, Güneybatı ve Güneydoğu Venedik Kuleleri, Lüzinyan dönemi Bekçi odası, Lüzinyan dönemine ait büyük salon, çeşitli zindan ve ambar amaçlı kullanılmış olan odalar, Bizans Dönemi’ne ait kule, Venedik Savunma platformu, sarnıç, Venedik Dönemi’ne ait cephanelik ve top mazgalı ve Batık Gemi Müzesi oluşturur. Kalede yakın dönemde, Eski Eserler Dairesi tarafından yapılan çalışmalarla çeşitli tarihsel tipleme ve mekan canlandırmaları ile adeta bir Açık Hava Müzesi atmosferi yaratılmaya çalışılmaktadır.
|
|
|
|
BATIK GEMİ MÜZESİ
|
Girne Kalesi’nde bulunan Batik Gemi Müzesi’nde sergilenen gemi, bugüne dek ele geçen en eski gemi olarak bilinmektedir. Akdeniz’de İskender’in ölümünden sonra kurulan Helenistik krallıklar dönemine aittir. İlk olarak 1965 yılında bir sünger avcısı tarafından suyun üç metre derinliğindeyken fark edilmiş ve Pennsylvania Üniversitesi araştırmacıları tarafından çıkarılmıştır. Batıktaki badem kalıntılarına yapılan testler M.Ö. 288, kerestesine yapılan testler ise M.Ö. 389 yılını göstermektedir. Bu da geminin battığı zaman yaklaşık seksen yıllık olduğunu gösterir. Geminin 15 metre uzunluğundaki gövdesi Halep çamından yapılmıştır. Akdeniz ağaç kurdundan korunması için de kabuk koruyucu bir madde ile kaplanmıştır. Gemide bulunan 400 civarındaki anforanın Rodos’tan yüklendiği sanılmaktadır. Bunun yanı sıra İstanköy işi 29 adet bozalt değirmen taşıyla da karşılaşılmıştır.
Teknenin adaya yönelmeden önce Akdeniz ve Ege kıyılarında alışveriş yaptığı, tekne mürettebatının ana besin kaynağının badem olduğu bulunan kalıntılardan anlaşılmaktadır. Gemide insan iskeletine ise rastlanmamıştır.
|
|
|
|
YAVUZ ÇIKARMA PLAJI VE KARAOĞLANOĞLU ŞEHİTLİĞİ
|
20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nın başlangıç noktası olan Yavuz Çıkarma Plajı (Girne’nin 8 km batısı) çevresinde, bu bölgede şehit düşen askerlerin anısına yaptırılmış Barış ve Özgürlük anıtı ile yine o bölgede şehit düşen askerlerimizin yattığı şehitlik bulunmaktadır. Şehitlik 20 Temmuz 1976 tarihinde ziyarete açılmıştır. Anıt ve Şehitliğin restorasyonu 29 Ekim 1994 tarihinde tamamlanarak, buradaki Anıt yenilenmiştir. Şehitlik ve batı yanındaki açık hava müzesi bir bütün oluşturmaktadır. |
|